Bir yatırımcı yatırımını getiri sağlamak için yapar. Buna karşın hisse senetleri piyasasında hep kazanmak diye bir şey yok. Şirketi iyi analiz etmiş olabilirsiniz. Beklenen getiriniz yüksek olabilir. Buna rağmen hisse fiyatı düşebilir. Bu borsada olağan bir şey. Şirket ile ilgili her şey normal olsa bile ekonominin seyri iyi gitmiyorsa ya da sektör ile ilgili sıkıntılı bir durum ortaya çıktı ise hisse fiyatı düşer.
Örneğin beyaz et tesisi olan bir şirketin hissesini aldınız. Şirket yabancı bir ortak aldı, Türkiye’nin en büyük beyaz et üreticisi ve satıcısı. Çok parlak bir geleceği var ve beklenen getiriniz yüksek. Hisseyi aldınız 3 ay sonra kuş gribi haberleri çıktı, şirketin satışları bıçak gibi kesildi. Hissenin fiyatı beklediğinizin aksine düşer doğal olarak. Ta ki kuş gribi şüpheleri ortadan kalkana kadar…
Eğer seçtiğiniz şirkete güveniyorsanız 3 aylık bir süre kısa bir süredir deyip beklemeniz en iyisidir. Unutmayın her yükselen piyasa bir gün düşer, her düşen piyasa bir gün yükselir. Mesele panik yapmamakta…Yatırımcının en büyük düşmanı yaşadığı paniktir. Piyasa düşmeye başladığında sürü davranışı can yakar. Panik yapmadan bir süre beklediğinizde sert düşüşlerin mutlaka bir düzeltmesinin (yükselişinin) olduğunu göreceksiniz.
Kaybeden yatırımcı kaybettiklerini kazanmak için çabaladığında daha çok kaybeder.
Ancak bazen öyle şeyler olur ki 10 TL’de aldığınız hisse fiyatı 4’e düşer. İşte o zaman bir sınır koymanız gerekir bu zarar edeceğiniz noktaya. Piyasada buna zarar-kes noktası (stop-loss) denilir. Herkesin risk iştahı kendisine özeldir. Ne kadar kaybetmeye hazırsınız, nereye kadar kaybedebilirsiniz? İşte bu noktayı belirleyip bekleyebilirsiniz.
En önemlisi de tüm portföyünüzün tamamını hisse senedinden oluşturmamanız. Ondan da önemlisi hisse portföyünüzün tamamını aynı sektördeki hisselerden oluşturmamaktır. Sektör ile ilgili hükümetin alacağı bir karar şirketin satışlarını, vergi durumunu etkileyebilir. O nedenle hisse portföyünde çeşitlilik bu riski azaltır.